Yalancı bahar havası bitti çay ayağa düştü

Kalıcı olmayan gelişmeler döner bir gün eski halini alır. Sonra günübirlik kazançların çok da önemli olmadığı anlaşılır. Çay geçen sene adeta altın dönemini yaşamıştı. Üstelik bu durum bu seneki birinci sürgünde tavan yapmasıyla vatandaş adeta coşmuştu. Çayda yaşanan bugün itibariyle daha iyi farkına varılan “Geçici Bahar Havası” bir dönemsel bir olduğu anlaşılıyor. Genel  bir tahmin yaparsak bunun en önemli nedeni "olağanüstü hâl" uygulanması sonucu ülkemize dışarıdan gelen kaçak çayın engellenmiş olmasıdır. Ya da kaçak çayın önemli ölçüde önlenmesinin  payı büyüktür. Başka bir sebep de seçimlerin olması nedeniyle iktidarın göreceli olarak çayı korur gibi yapmasıydı. Maalesef gördük ki yaşadığımız bir altın dönem değil de geçici bir bahar dönemiymiş.

 

Çay üretimi bakımından Doğu Karadeniz için; tüketimi bakımından tüm ülkemiz için stratejik bir üründür. Popülist politikalara feda edilemeyecek kadar önemli bir üründür çay. Seçim dönemlerinde yaşanan kısmi iyileşme malesef  bir türlü kalıcı hale getirilmedi. Burada vatandaş ne kadar iyi niyetli olsa da iktidar aynı iyi niyette olmadığını geldiğimiz nokta gösteriyor.

 

Önceki hükümetlerden ANASOL-M Hükümetinin İMF’nin dayatması ile  çiftçi üzerinde koyduğu “KOTA” dayatması ile çiftçi tüccarın elinde oyuncak haline getirildi. Bu hükümet de onların yaptığı yanlışı aynen devam ettirerek adeta zimmi olarak onlara destek verdi. Evet, tüccar da ticaret yapmak için ürünleri alabilir. Lakin ürünlere konan kota sayesinde vatandaşın kotası üzerindeki ürüne eline fırsat geçtiğini anlayarak çaresiz kalan çiftçinin ürününü kendince istediği fiyattan alabiliyor. Hükümet tarafından belirlenen taban fiyatını takan yok. İstedikleri gibi fiyatları aşağıya çekebiliyor. Çünkü bu sömürüye hesap soran, vatandaşın hakkını arayan kimse yok. Ülkede muhalefet denilen bir kurum olmadığı için vatandaşın hakkını dile getirecek kimse de kalmıyor. Vatandaş tüccarın insafsızlığına terkedilince kaderine razı olmaktan başka bir şey yapamıyor. Ne olursa olsun Çay kanunu diye dillendirilen kanun mutlaka çıkarılıp bu boşluğun önüne geçilmelidir.

 

Ne acı bir durum ki vatandaşın tek beklentisi seçimin olmasıdır. Seçimler sayesinde üreticiye ve ürüne sahip çıkılıyor havası veriliyor. Seçimler bitince de her şey kaldığı yerden eski tas eski hamam havası yaşanmaya devam ediyor. Bugün gelinen noktada çay üreticisinin hali Allah’a emanet bir durumdur. Üç sene önceki fiyatlarla çay alma yüzsüzlüğüne hükümetin ses çıkarmaması vatandaşta “danışıklı dövüş” algısını oluşturması da boş değil. Özel sektör fiyat indirdikçe ÇAYKUR seyrediyor. Vatandaş ÇAYKUR’un hiç olmazsa elindeki kota kartını yükselterek kullanmasını bekliyor. Olmayacağını bildiği halde bekliyor. Kör de olsa bir umuttur vatandaşınkisi.

 

Devlet taban fiyat olarak çay fiyatını 2,32 Kr belirliyor özel sektör gidiyor 1,50-1,60Kr’a kadar fiyatı indiriyor. Şartlar ne olursa olsun gelinen nokta özel sektörün iyi niyet taşımadığını gösteriyor. Karşılıklı kazan kazan anlayışı içinde hareket etmek gerekiyor. Herkes birbirine yardımcı olmalıdır. Bugün vatandaş düştü öyleyse canını çıkaralım da yanlış, Özel sektör elimize düştü anasını ağlatalım anlayışı da doğru değildir. Çiftçi bu da gelir bu da geçer diye ağıt yakıyor. Malesef iktidar tarafından sesi duyulmuyor.Kurt kara kışı geçirir ancak yediği ayazı unutmazmış. Tüm taraflar fırsatların bir gün değişebileceğini onun için itidalli olması gerektiğini hatırdan çıkarmamalıdır. Men dakka, dukka Arap atasözünü unutmamak gerekir. Yani;çalma kapıyı, çalarlar kapını ya da eden bulur anlayışı hatırdan çıkarılmamalıdır.

 

YORUM EKLE

banner81

banner22

banner21

banner24