Sen ordumuzu muzaffer eyle Allah’ım

İnsan kendi kaderini kendi tayin eder. Toplumlar da kendi kaderlerini kendileri tayin ederler. Savaşçı bir milleti savaşla korkutmak akıl karı iş değildir. Tarih sahnesine çıktığı andan beri düşmanla boğuşmayı, savaşmayı hayat tarzı edinmiş bir millet olarak başımıza gelenlere şaşırmıyoruz. Şaşılacak şey varsa o da;  bizleri köklerimizden, medeniyetimizden uzaklaştırılmasıdır. Unutmamak gerekir ki, esaretle ölüm arasında tercih yapmaya mecbur bırakılan bir milletin ölümü seçmesi korku olarak düşmana yeter. Onun için diyor ve haykırıyoruz ki, kaybetmeye mahkûmsun sen ey zelil düşman.

 

Millet olarak bize bizdenmiş gibi görünenlerin yapmış olduğu en büyük kötülük fetih ruhumuzun yok edilmeye çalışılmasıydı. Bu ruhun yokluğunda dört bir yanımızı düşmanlar kuşatmış da karşı koyamamışız. Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyetine geçişte yıllarca geçmişle bağımızı koparmak için devasa medeniyetimize yabancılaştırılarak yeni bir ulus ortaya çıkarılmaya çalışılmış, onun izlerini silmek için kendini inkar etme yolunu en doğru yol olarak gösterilmiştir. Yıllarca büyük bir savaş görmemiş Türk Milletine, içinde çıkarılan örgütlerle savaştırılarak gücü boşa harcatılmıştır. En önemlisi de iç savaş çıkarılmak için her türlü hile ve desise uygulanmış ama Allah’ın yardımı ve milletimizin feraseti sayesinde başarılı olunamamıştır. Özellikle 15 Temmuz süreci millet olarak sahip olduğumuz fetih ruhunun körelmediğini, sadece üzerinin küllerle kaplanmış olduğunu gördük. Bir Büyük felaketten dönsek de kazandığımız köklerine dönüş şuuru ile kazanımlarımız hesap edilemeyecek seviyeye ulaşmıştır.

 

Evet, birilerine göre çok oluyoruz. Olmaya da devam edeceğiz. Türkiye göstere göstere Afrin için harekete geçti. Dünya karşı çıksa da temel güvenlik gerekçelerini ortaya koyarak uluslararası hukuku da gözeterek “Zeytin Dalı” harekâtını başlattı. Dünya efkârı umumiyesin Türkiye’nin haklılığını bilse de buna gönülden bir rıza göstermemesinin nedenlerini biliyoruz. Türkiye’nin kazanacağı stratejik üstünlük ve savaş kabiliyeti istikbal adına dünyanın yönetici güçleri tarafından hoş karşılanmamaktadır. Gerek “Fırat Kalkanı” gerekse “Zeytin Dalı” harekatlarının askerimize kazandırdığı savaş üstünlüğü, gerekse milletimize kazandırdığı moral ve motivasyonun değeri hesap edilemeyecek kadar büyüktür.

 

Bu harekât, zorlukları ve tehlikeleri olmakla beraber daha başlarken sağlamış olduğu milli birlik ve bütünlük, milli dayanışma ruhu açısından tarif edilemez faydalar sağlamıştır. Milletimizin duaları ordumuzun yanında, askerimizin arkasındadır. Doğudan batıya kadar tüm yurt satında gönüllü askerlik için askerlik şubelerinin önünde kuyruklar oluşturulması önemli bir not olarak düşülmelidir tarihe. Yaşlısı, genci Mehmetçiği fethe uğurlamanın gururu ve ümidi içinde olması da gelecekten duymamız gereken başka bir ümit meselesidir.

 

Dün de biliyorduk bugün de gördük ki dost ve düşman zor zamanda duruşlarıyla belli olur. Daha çok milli silaha ve teknolojiye ihtiyacımız var. Bu coğrafyada kan ve gözyaşı kusanların bizden istedikleri insani hassasiyetine inanmıyoruz. Yıllarca bölgede kan ve gözyaşı yağdıranların insani hassasiyetlerine inanmıyoruz. Sadece “teröristler” için duyulan üzüntüyü de biliyoruz. Askerimizin insan hassasiyeti son derece üst seviyededir. Hatta sivil unsurlara zarar vermemek adına harekâtın seyri zaman zaman yavaşlıyor. Dünyaya sömürüden başka bir gözle bakmayan Batı bizim insani tutumuzu anlaması mümkün değildir. Askerimiz sadece ülkemize değil bölgemize ve insanlığa huzur getirmek için yola çıkmıştır. Allah bu yolda onların yollarını kolay, fetihlerini mübarek kılsın. Milletimizin ve mazlumların duası onlarladır. Allah’ım sen mazlumların umudu olan ordumuzu muzaffer eyle. Sen alçak düşmanlarını kahreyle.

YORUM EKLE
YORUMLAR
baştürk
baştürk - 6 yıl Önce

amin.amin.amin

banner81

banner22

banner21

banner24