Mini etek ve başörtüsü arasındaki varoluş mücadelesi

Yüzyıllardır hep kadınlar konuşulur ve kalıplara sokulur. Durdurulur, susturulur. Kimi zaman giyimleriyle siyaset aracı olunur kimi zamanda ne kadar dindar oldukları ne derece Müslüman oldukları yine giyimle konuşulur. Eteğinin boyuyla namusu ölçülür ya da başörtüsünü bağlama şekliyle siyasi tercihi. O kadar dar kalıplara sıkıştırılmıştır ki kadınlar namuslarını bile başkaları korur başkalarının namusu olurlar kendi namuslarını kendileri koruyamayacakmış gibi. Ya bir namus cinayetinde çıkarlar karşımıza ya da bir aile içi şiddet olayında.

 

Bir aile içi şiddet olayını ele alalım mesela dayak yiyen bir kadın dayakçı bir koca ve görevli. Hastaneye gidilir rapor alınır koruma istenir dava açılır vs . Çevredeki konuşmaları ele alalım yine erkeklerin ağzından. “Eğer bir kadın dayak yiyorsa kocasından haksızdır” ya da “Niye dayak yedi vardır bir sebebi ne yaptı kim bilir” kadın dayak yediği kalmadı bide üstüne üstük adı da kötüye çıktı suçu neydi. Diğer tarafa dönelim anası, babası, abisi ya da her neyse dayısı, halası diyelim. “kızım evine git kocandır barışırsınız yuvanı terk etme” kadın hem dayak yiyecek hem de o adama kadınlık yapacak evi nihayetinde. Karakola sığınıp da polisin kocasına teslim ettiği kadınları da biliyoruz. Koruma isteyip koruma verilmeyenler sonra ölüm haberini duyduğumuz da oldu. Ailesinin ve çevrenin oluşturduğu kollektif bir düşünce. “kızım yuvandır kocandır evine dön”. Herkes pembe nutuklar atmasına rağmen bilanço ağırdır. Kadın ölmüştür ya da ağır yaralı hastanededir. Yüzü gözü morlar içinde. Adalet Sarayı önünde öldürülen bir kadın haberi tam bir ironi. Yüzü kezzapla yakılan bir kadın haberi daha, çocukları önünde kafası kesilen bir anne.

 

Kadına yönelik şiddet sadece fiziksel şiddetle mi sınırlı? Hayır değil. Sürekli kız çocuk doğurmuştur gerekirse sekizinciyi dokuzuncuyu doğuracaktır. Kadının sağlığı mı o hiç önemli değil önemli olan adamın soyunun devam etmesidir. Ki şudur ki asıl mesele soy kızla devam edemez. Buda bir olgudur ve içinde tam bir cehalet vardır. Yolda yürürken salyaları akarak kızı yasındaki kadınlara bakan adamlara ne demeli. İşte bu adamların yüzde doksanı bütün erkekleri kendileri gibi rezil sanarak kızlarını okutmaz. Öyle ki dünyaya sapıkça bir gözle baktıkları için herkesi kendileri gibi sanırlar.

 

Bir belediyede sırf kadın olduğu için şikayeti dikkate alınmayanları da biliyorum ben. Senin babam, kocan,  oğlun kimi kimsen yok mu? dercesine bakan gözlere de bizzat ben şahit oldum. Kendisi şahıs olarak bir önem arz etmiyor kimi kimse olarak bir erkek lazım. Uzak bir şehre ataması çıkıp ya da üniversite kazanıp da gönderilmeyenleri engellenenleri de biliyorum. Sanki başında bir erkek olmadan yaşayamazmış gibi. Kız okuyacak mı çalışacak mı yoksa çocuk mu yapacak. İlle de başında bir erkek olması neden şart?

 

Mini etekle başörtüsü arasında sıkışan hayatlar diyorum ben çünkü önemli olan ya başörtüleri oldu ya da eteklerinin boyu uğradıkları şiddet kimin umurunda. Namuslarına leke gelmesin yeter. Onların ne istediği önemli de değil zaten.  Her şeyin oluna bilirliğinin konuşulduğu bu günlerde mini etek de olabilir başörtüsü de kimse kimsenin namusuna, dindarlığına,  kıyafetine şusuna busuna karışmasın çok renklilik iyi bir şeydir.  Çok seslilikte öyle ki ileri demokrasilerde de önemli olan çok sesliliktir…

 

Zeliha Kur Kimdir?

1990 Yılında Trabzon’da doğdum. İlk ve Orta eğitimimi Of’ta tamamladım. Karadeniz Teknik Üniversitesi Beşikdüzü Meslek Yüksekokulu Bilgisayar Teknolojileri ve Programlama ile Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi mezunuyum. Edebiyata ilgiliyim. Kitaplar, şiirler, şairler ve yazarlar benim hayatım. Resme karşıda en az edebiyata duyduğum ilgi kadar ilgi duyuyorum ve seviyorum. 4 çocuklu bir ailenin en büyük çocuğuyum. Eğitime önem veren bir aileye sahip olduğum için her zaman kendimi şanslı hissetmişimdi. Yazılarımla haftada bir gün Of Havadis Gazetesi vesilesiyle Of’a misafir olacağım için gerçekten çok heyecanlıyım. Dilim döndüğünce yazarlarımızı ve şairlerimizi anlatmaya çalışacağım. Bana bu imkanı sağlayan Sayın Yüksel Yaşar’a çok teşekkür ediyorum.


YORUM EKLE
YORUMLAR
Nalan Ulusoy
Nalan Ulusoy - 8 yıl Önce

Yazınız çok başarılı, içten ve maalesef yazdıklarınız da bir o kadar doğru... Tebrikler...

banner81

banner22

banner21

banner24