Gerçekten inanıyor muyuz?

Öncelikli olarak Çorlu’daki tren kazasında hayatını kaybedenlere Rabbimden rahmet diliyorum. Yaralılara acil şifalar temenni ediyorum.  Dün Çorlu’dan gelen acı haberi duyunca bir kez daha hayatın bir an meselesi kadar kısa olduğunu hissettik ta iliklerimize kadar. Bu kazadan da bir kez daha kendimize diyoruz ki ne çok anlamlar yüklüyoruz sana ey sonsuzmuş gibi yaşadığımız ve her an bitebilecek olan hayat.  Kim bilir ne hayalleri vardı onların? Kim bilir geleceğe dair nelerin planlarını yapmışlardı? Bize sorsalar dünyalar kadar çok işimiz var diye yakınır dururuz. Hangisini yetiştireceğiz diye nice sıkıntılar yaşarız. Bütün o yoğun işler bir kararla sükûta erer. Biliyoruz ki ilahi emir ol dediğinde bütün işleri geri bırakmak zorunda kalacağız. Lakin geride kalanlar için hiç bitmeyecekmiş gibi devam edecek bir hayatları olacak. Geri dönülmez bir yola girildiğinde artık yalnızsınız dünyada yaptıklarınızdır yolunuzu ve yüzünüzü aydınlatacak olan. Ne kadar istese de insan dünyada emanetçi olmaktan öteye gidemeyecek. Dünyanın tek iyi tarafı sonsuzluğa açılan bir pencere oluşu ve Allah’ın rızasını kazandıran yer olması. Onun haricinde hepsi boş, yükten ve sorumluluktan başka bir şey değildir.

 

Hayat sınırlı ama ihtiraslar sınırsızdır. Her şeyi bırakacağımız bir dünya için bunca kıvırmaya, bunca gönül kırmaya, bunca hırs yapmaya,  bunca adaletsizliğe, bunca zalimliğe ne gerek var? Bütün mesele; inandıklarımıza gerçekten inanıp inanmadığımıza düğümlenip kalıyor. İnanmışsak bunun gereğini yapmak gerekmiyor mu? İnanmamışsak zaten konuşmanın anlamı yok. Hele bir sonsuzluğun sahibine, sonsuzluğun fikrine inanabilsek… Ölümü unutmadan, hesabın, mizanın, terazinin varlığına kendi varlığı gibi inanarak yola devam etmek yanlışları azaltabilir, sonucu daha az acı verici olabilir.

 

           Yeni Türkiye’ye merhaba

Türkiye yeni bir sistemle tanışıyor bugün. 95 yıllık Meclis Hükümeti Sistemi resmen bitiyor. Yerine Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi geliyor. Sistem olarak yenilenen Türkiye bu sistemle büyük yenilikleri gerçekleştirebilecek mi? Yoksa yeni sistemle eski türküleri söylemeye devam mı edecek? 19. yüzyılın başında çare diye ortaya konulan sistem miadını doldurdu, kendini yemeye başladı. Büyük Türkiye hayalleri için halkın çoğunluğunun kabul ettiği yeni sistem ile hızlı karar alma, engelleri hızla aşma isteği ile bakalım ne kadar hayallerimizin gerçeklerine ulaşmış olacağız?

 

Şimdiden birileri kabine listesi yayımlayarak papatya falı çekmeye başladı eskiden olduğu gibi. Bizler hala bu sistemde bana, bize, ilimize, şehrimize yakın diye beklenti içinde oluyorsak eski Türkiye’nin hastalıklarını devam ettiriyoruzdur. Bu hastalıktan kurtulmak gerekiyor. Ülke için en iyisini yapacak, alanında başarı sağlamış kişilerle yola çıkılmalıdır. Sistemin yeniliği de burada ortaya çıkacaktır. Heyecan verici, kaybettiğimiz zamanları hızla telafi edici, dünyadaki değişim ve gelişmeleri fırsata dönüştürücü isimler toplumun genel beklentisidir.

 

Bu dönemde toplumun beklentisi eğitimde, adalette, ekonomide, sanayide, istihdamda kalıcı ve günün şartlarına uygun çalışmalar ortaya koymaktır. Eski Türkiye’nin; benden olsun da ne olursa olsun anlayışı tarihe karışmalıdır. Ehliyet ve liyakat her alanda kendini göstermelidir. Nerede olursa olsun, hangi alanda olursa olsun bir sistem kurulmalıdır. Gelen kim olursa olsun değişmeyecek bir sistem olmalıdır. Değişiklik yapılması gerekiyorsa sistemin aksayan yönleri tamir ve tadilattan geçirilir.  İnanıyoruz ve inançlarımız bize ümit var olmayı tavsiye ediyor. Her ne olursa olsun bizim payımıza düşen çalışmak, çalışmak ve çalışmaktır.

 

 

 

YORUM EKLE

banner81

banner22

banner21

banner24