TYP’lere kim neşter vuracak?

 

Şehirli olma, şehirleşme bir medeniyet serüvenidir. Normal şartlar altında şehir nüfusunun artmış olması o ülkenin gelişmişliğine, medeniliğine yorulur. Bizler de bu gerçeklik ışığında ülke olarak şehirlere yaptığımız   göçler ile sosyolojik tekâmül evresini tamamlamanın bahtiyarlığını yaşayabilir miyiz? Şehirlileşme sadece şehre taşınıp şehirde oturmakla oluyorsa evet.  Ancak; şehirlileşmek bir kere yaşam kalitesinin artmasını sağlamalıdır. Bir ortak yaşam kültürü getirmesi gerekir. Eğitim, altyapı, sosyal, kültürel ve sportif imkân ve donatılara sahip olmalıdır. Her şeyiyle şehirler yaşam standartlarını yükseltmelidir.

 

Bugün ülkemizde anayasal özgürlükler sayesinde isteyen vatandaş istediği yere seyahat edip yerleşebiliyor. Kimse kimseye istediği şehre gelme konusunda bir kısıtlamada bulunamaz. Lakin şehrin genel yapısına uymak herkesin görevi olmalıdır. Ülkemizde 1950’lerden sonra sürekli olarak kırsal alandan bir göç yaşandı şehre doğru. Geçim sıkıntısından kurtulma, daha iyi hayat standardına kavuşma arzusu insanları şehirlere çekmiştir. Plansız ve programsız yaşanan bu göçler sonucunda şehirlerde; gecekondulaşmalar, sosyal, kültürel, siyasi, ekonomik buhranlar baş göstermiştir. Siyasiler ise çözüm üretmede yetersiz kalmış, oy kaygılarıyla hazine arazilerine yapılan kaçak yapılara seçim dönemlerinde ya ruhsat vererek ya da tapu vererek plansız şehirleşmelerin önünü açmışlar. Bunun sonucunda kolay kolay çözülemeyecek devasa sorunlar meydana getirilmiştir.

 

Son yıllarda kırsal hayat ya da köy hayatı diye bir hayatın kalmadığını bir nevi köy hayatının ölmek üzere olduğunu söylemek hiç de yanlış olmaz. Eskiden köylerden yaylalara çıkılır, eski Türk Kültüründe olan Yaylak-Kışlak geleneği sürdürülürdü. Şimdi artık bu gelenek köy kent arasına dönüştürüldü. Yazın 3-4 ay köyde 8-9 ay şehirlerde yaşayan bir demografik yapıya büründü Türkiye. Buradaki değişimin en önemli etkenlerinden biri devletin uygulamalarıdır. Devletin belli kural ve hakkaniyete bakmadan yaptığı sosyal yardımlarla bir an geçim derdini düşünmeden, bir sonraki adımda ne olacak endişesi duymadan şehirlere akınlar düzenlendi, şehirler mesken tutuldu. Sanki vatandaşı çalışmaya değil tembelliğe alıştıran bu sistemle vatandaşın devlet kurumlarında adeta dilencilik yapmasının kapıları açıldı. Süreç sosyal devleti neredeyse dilenci millet haline dönüştürdü. İhtiyaçlı olan da olmayan da devletten yardım istemekten çekinmez hâle geldi.

 

Eskiden İşçi Bulma Kurumu olan İŞKUR bugün neredeyse Toplum Yararına Proje (TYP) kurumu haline aldı.  Yanlış anlaşılmasın ben TYP’ye karşı değilim. Her şeyde olduğu gibi yerinde uygulandığında çok önemli faydalar sağladı TYP’ler. Özellikle çok yakından şahit olduğum okullarda uygulanan temizlik ve güvenlik işlerinde okullar hem hijyene kavuşmuş hem de öğrenci güvenlikleri sağlanmış bu projeler sayesinde. Diğer kurumlarda çalışmak isteyenler genellikle “sekreterlik”, “arazi mangalığı” “müdürlük” gibi pozisyonlarda çalışma arzusuyla Toplum Yararına Projelere başvurup iş kovalıyorlar. Her meslek değerlidir ve herkes önemsenmek ister. Lakin her kurumun çalıştıracağı ihtiyaç da bellidir. Bu ülkenin bunca işsiz insanı varken ihtiyaç fazlası insanı bir kurumda çalıştırma lüksü olamaz. Bu en hafif izahla kul hakkıdır. Kamu kurumu olduğu için de 80 milyon insanın hakkına girmek demektir. Bence kurumlar madem bunlara çalıştırmadan para ödeyecek öyleyse gitsinler evlerinde otursunlar. Ayları dolunca maaşlarını alsınlar. Kurumlara kalabalık yaparak hem çalışanların hem de gelen vatandaşların morallerini bozmamış olurlar. Millet olarak her şeye bir isim, bir kılıf buluyoruz. Buna da “Sosyal Riski Azaltma Projesi” deriz bu dereyi de geçeriz.

 

İhtiyaç olsun veya olmasın TYP’ler artık ülkemizin bir gerçeği haline geldi. Bu sistem rehabilite edilir mi?  İstenirse edileceğine inanıyorum. Fakat eski siyasiler gibi oy depoları olarak görülürse, siyasi arpalık olarak işletilen yerlere dönüştürülürse kangren haline gelir ve gelecekte daha büyük sosyal yaralar açar.

 

TYP’ler ile maddi bir refah sağlanmış olması inkâr edilemez. Lakin bunları yaparken herkesi şehirlere çekerek köyler boşalttık. Evler, eşler, çocuklar ihmal edildi, aile kurumu büyük yara aldı. Neredeyse kurumlar kadınlarla donandı. Erkekler de ya sokağı ya kahveleri mesken edindi. Boşanmalar, aile parçalanmaları çığ gibi arttı. Yetkili ve etkili insanların Sosyal Riski Azaltma Projeleri kapsamında toplumu birleştirici, bütünleştirici projelere kafa yorsunlar. Toplum ve toplumsal değerler yok oluyor buna mâni olunsun. Dert seçim kaybetmemek değil milleti kazanmak olsun.

 

 

 

YORUM EKLE

banner81

banner22

banner21

banner24